top of page
Prof. Dr. Uğur Batı

Evrim Erbil: “Resme üçüncü boyutu, zaman boyutunu ekliyorum”

Evrim Erbil: “Sanat yolculuğumuz, babam Devrim Erbil'in hayalleriyle başladı. Babam, kendi tarzını oluşturmuş ve yurt içinde olduğu kadar yurt dışında da tanınan bir sanatçı. Onun sanatını en iyi şekilde temsil etmek bizim için bir onur ve sorumluluktur. Ancak hayallerimiz, Devrim Erbil'in resimlerinin ötesine geçiyor.”


Dünyaca ünlü ikonik ressam Devrim Erbil eserleri, yeni bakış açılarına, yeni temalara açık ve o yeni temaların içinden çok farklı yeni estetik değerler çıkarmak mümkün. Bunun için teknik ve üslup yanında malzeme de önem kazanır. Bu röportajda konumuz olan Giclée gibi teknikler burada devreye girer. Devrim Erbil malzemeyi iyi bilen, içeriği malzemeye uyarlayan bir ressamdır. Aslında o sıkı bir canlandırmacıdır ve kendisini şöyle ifade eder: “Mesela marküteri yapıyorum, kullanılmayan bir teknik, onda yaşamın içine girecek nesneler üretiyorum. Pleksiglasları vitraydan farklı bir şekilde, farklı bir boyutta işliyorum. Giclée teknikleri harikadır. Ben resme üçüncü boyutu, zaman boyutunu ekliyorum. Her açıdan baktıkça, siz hareket ettikçe ve ışık değiştikçe, o resim farklı görünüyor. Her defasında yeniden canlanıyor, yeni bir kimliğe bürünüyor, yeni bir resim oluyor. Malzeme insana bu şansları veriyor.” Gravür, seramik, halı, resim gibi sanatın pek çok dalında eser veren Erbil yeni tekniklere daima açık olmuştur.


Erbil Kare’nin yönetici ortağı Evrim Erbil de, Giclée teknik sanatı konusunda mükemmel işler çıkarıyor ve iyi örnekler için ilerlemeye devam ediyor. Evrim Erbil bu konudaki süreci şöyle ifade diyor: “Kendi çalışmalarımızı ve resimlerimizi uluslararası arenada tanıtmak ve diğer sanatçılara eserler üreten bir konuma gelmek istiyoruz. Önümüzdeki yıllarda bu hedef doğrultusunda ciddi girişimlerde bulunmayı planlıyoruz. Bu girişimler arasında yurt dışındaki sanat fuarlarına katılmak, uluslararası izleyicilere, sanatçılara ve galerilere ulaşmak yer alıyor. Onların geri bildirimlerini alarak kendimizi nasıl daha da geliştirebileceğimizi değerlendirmeyi ve günümüz teknolojisini sürekli takip ederek, deneyimlerimizle birleştirip yenilikler ekleyerek üretmeye devam etmeyi hedefliyoruz.”


En basit anlatımla Evrim Erbil niçin Giclée  Teknik sanatına başladı?

Dünya genelinde baskı tekniklerinde dijital makinaların sanatsal alanlarda kullanılmaya başlamasına rağmen, Türkiye'de hala geleneksel yöntemlerle sınırlı kalındığını gözlemledim. Bu alanda Ar-Ge yaparak neler yapabileceğimizi araştırdım ve birçok uluslararası firma ile çalıştım. Edindiğim deneyimler sonucunda kendi makinelerimi edinmeye ve daha iyi işler yapabilmek adına denemelere başladım. 15 yıldan fazla süren bir süreçte, Türkiye'de benim yaptığım kalitede yapılmayan baskı tekniklerini geliştirme ve üretme sürecine girdim.

Giclée tekniği, özgün üretim formlarının en yenilerinden, sanırım en iyilerinden. Tekniğini dinleyelim mi sizden?

Giclée  tekniğinin uygulanması için öncelikle eserin çok yüksek kalitede taranması veya iyi bir kamera ile fotoğraflanması gerekiyor. Sonrasında, bu görüntünün baskı makinasının anlayabileceği bir formata dönüştürülmesi için, bilgisayar programlarında uzman bir kişinin çalışması şart. Ve nihayetinde, bu baskıyı gerçekleştirecek olan makinenin sınırlarını zorlayacak bir teknisyenin varlığı gerekiyor. Ne yazık ki, bu üç özelliği bir arada barındıran profesyoneller çok nadir bulunuyor.

Kendim biraz kontrolcü bir insanım ve her aşamanın bir parçası olmak istiyorum. Bu süreç, büyük bir titizlik gerektiriyor ve en ufak bir detayın gözden kaçırılması bile tamamen başarısız bir sonuçla sonuçlanabilir. Yurt dışındaki iş disiplinim, teknik bilgim ve sanatsal bir ailede yetişmiş olmam sayesinde, bu kalitede eserler üretebiliyorum.


Giclée tekniğinin dünyadaki kullanımı, örnekleri nasıl?

Dünya genelinde teknolojiyi sanatında kullanan birçok sanatçı bulunmaktadır. Ancak, ülkemizde teknolojinin sanat alanındaki yeri hala eksik ve yeterince iyi anlatılmamıştır. Teknoloji kullanıldığında, işin tamamen makine tarafından yapıldığı algısının ötesine geçmeli ve insan dokunuşunun önemini anlayabilmeliyiz. Günümüzde, insanların ve makinelerin bir arada yaşadığı bir dünyada, bu dengenin çok önemli olduğunu düşünüyorum. İkisi arasındaki denge bozulduğunda, benim ürettiğim eserlerin özgünlüğü ve kalitesi de etkileniyor.


Giclée dışında Erbil Kare’de yöneticisiniz. Orada ne yapıyorsunuz?

Türkiye'deki sanatçılar genellikle birden çok rol üstlenmek zorunda kalıyorlar: Kendi yöneticiliklerini yapmak, yaratıcı süreçlerini sürekli geliştirmek ve bazen kendi sergilerini düzenlemek gibi. Bir sanatçının tüm bu rolleri başarıyla yerine getirmesi zor olabilir. Erbil Kare olarak, markalaşma sürecinde edindiğimiz deneyimlerle ileride diğer sanatçılara destek olabileceğimizi düşünüyoruz. Son olarak, bizden sonraki nesillere iyi bir örnek olmayı ve sanat alanında pozitif bir iz bırakmayı umuyoruz.

Giclée tekniğinin tarihçesinden söz edelim mi? Geleneğin devamında nasıl bir yer kaplıyor? Baskının en yeni versiyonu, yolu, çizgisi diyebilir miyiz?

Bugün, teknolojinin hızla ilerlediği bir dünyada yaşıyoruz ve baskı teknikleri de bu gelişmelerden etkilenmektedir. En iyi baskı tekniklerini sunabilmek için, teknolojik yenilikleri takip edip hayal edebilmemiz gerekiyor. Bu süreç, sadece makinalarla çalışmayı değil, aynı zamanda düşünmeyi, hayal etmeyi ve yaratmayı da içerir.


Giclee aynı zamanda evrensellik içeren bir doku. Biraz buna ilişkin yorum alsak?

Yaptığım resimlerde, evrensel olarak kabul edilen bazı estetik değerleri araştırıyorum. Bunlardan bir tanesi, ışıkla olan derin ilişkidir. Alüminyum kullanımını tercih etmemin sebeplerinden biri de budur; çünkü bu malzeme, farklı ışık koşullarında resmin kendisinde değişiklikler yaratabilen, yansıtmayı sağlayan bir özellik taşıyor.


Renkle olan ilişkiyi de çok önemsiyorum. Şeffaf boya kullandığımda, resimdeki derinliklerin nasıl ortaya çıktığını görmek benim için büyüleyici. Ayrıca, dokunun varlığı da eserlerime üçüncü bir boyut katıyor. Bu dokuyu nerede, ne yoğunlukta ve ne miktarda kullanacağım tamamen benim kontrolüm altında.


Tüm bu unsurlar bir araya geldiğinde, sonuç olarak özgün ve kendine has bir form ortaya çıkıyor. Bu form, kendi içinde yaşayan ve evrensel değerlere hitap eden bir teknik olarak düşünülebilir.

Bir sanat eserinin “kalıcılığı” çok önemlidir. Giclée test sonuçlarına bakıldığında bu tekniğin 200 yıla yakın bir süre kalıcı olabildiği sonucuna denk geldim. Biraz açalım mı bu konuyu? Ne kadar kalıcı?

Sanat eserlerinin kalıcılığı, onların en önemli özelliklerinden biridir. Bizim uyguladığımız teknik, tek aşamalı bir baskıdan ziyade, eserin gerekliliklerine göre 10 ila 15 defa üst üste baskı yapılarak oluşturulan çok katmanlı bir süreci içerir. Bu, boya tabakasının kalınlığını artırarak, eserin kalıcılığını daha da uzatır.


Dış mekanlarda kullanılan çalışmalarımızda eserlerin kalıcılığının yüksek olduğunu gözlemledik. Teknolojinin henüz çok yeni olması nedeniyle, bu eserlerin uzun vadeli kalıcılığını zamanla daha iyi anlayacağız. Ancak, laboratuvar ortamlarında yapılan testlere göre, bu eserlerin 200 yıl gibi bir süre boyunca kalıcılığını koruyabileceği belirtilmiştir.


Devrim Erbil resimleri UV, giclée ve rölyefin bir araya gelmesiyle sanatçılar ve koleksiyoncuların sevecekleri bir tekniğin tarihini başlatıyor kanımca. Erbil eserleri özelinde bu baskı tekniğini sizden dinleyelim mi?

Devrim Erbil'in eserlerine uyguladığımız yeni teknikler, UV Giclée   ve LOL lif malzemelerinin bir araya gelmesiyle ortaya çıkan bir süreçten geçiyor. Bu teknik sayesinde, eserlerin daha değerli hale geldiğini ve çağdaş malzeme kullanımının Türkiye'deki yeni koleksiyoncuların beğenisini kazandığını gözlemledik. Türkiye'de büyük ebatlı baskı resimlerin üretimi konusunda bir boşluk olduğunu fark ettik ve bu alandaki zorlukları aşarak çeşitli alternatifler sunabileceğimizi gördük.


Bu yaklaşım, hem alıcıların hem de diğer sanatçıların ilgisini çekti. Atölyemizin kapasitesini artırdıktan sonra, bu tekniği yurt içi ve yurt dışındaki sanatçılara açmayı düşünüyoruz. Mevcut durumda günde sadece bir adet eser üretebiliyor olmamıza rağmen, deneyimlerimiz ve denemelerimiz başarılı oldu.

Devrim Erbil'in eserlerine getirdiğimiz yenilikler arasında, babamın eski ve yeni resimlerinin yorumlarını birleştirmek, babamın kullanmadığı renkleri kullanmak ve resimlerine yeni bir boyut katmak yer alıyor. Bu tekniğin, babamın resimlerindeki çizgisel değerlerin ve rölyef etkisinin 3. boyut kazanmasına yardımcı olduğunu düşünüyorum. Bu, alüminyum üzerine Giclée   tekniği ile yapılan baskılarda eserlere ekstra etkiler katıyor. Her teknik kendi içinde özgün zenginliklere sahiptir ve biz bu tekniğin özelliklerini Devrim Erbil'in resimlerine en iyi şekilde yansıtmaya çalışıyoruz.

Erbil Kare, Kadıköy Fikirtepe’de “imal ediyor.”Detaylarını dinlediğimde harika bir gösterim merkezi olacak. Biraz oradan söz edelim mi?

Erbil Kare olarak gerçekleştirdiğimiz çalışmaların en doğru tanıtımını bizim yapabileceğimize inanıyoruz. Bu nedenle, İstanbul Fikirtepe'de bir galeri açma kararı aldık. Galerimizi önümüzdeki Mayıs ayında sanatseverlerle buluşturmayı hedefliyoruz. Bu mekânda, yaptığımız çalışmaların en iyi örneklerini sergileyeceğiz.


Galerimizde sergilenecek eserler aracılığıyla, yurt dışındaki sanatçıları galerimize davet etmeyi ve ulusal ve uluslararası galerilerle iletişime geçerek çalışmalarımızı daha geniş bir kitleye tanıtma fırsatı bulmayı umuyoruz. Bu galerinin, yalnızca kendi üretimlerimizden oluşan eserlere ev sahipliği yapacağını da belirtmek isterim. Bu, sanatımızı doğrudan izleyicilerimizle buluşturmak ve interaktif bir sanat deneyimi sunmak için benzersiz bir fırsat sunacak.


Giclée ve özgünlük meselesini ele alalım. Sonuçta motype/tek tip üretiyorsunuz. Başka neler deriz konuyla ilgili?

Bu tür bir çalışma ortamında, monotype eserler üretmek, bizim için hem geliştirici hem de öğretici bir süreç haline geliyor. Ancak, her eserin monotype olması şart değil. Bizim bu yaklaşımımızın, her atölye ve sanatçı arasında mümkün olmayabileceğinin farkındayız ve farklı ortamlarda, sınırlı sayıda üretim yapmak, yani edisyonlar oluşturmak daha uygun olabilir. Bu yaklaşım, eserlerin özgünlüğünü korurken aynı zamanda sanatın daha geniş bir kitleye ulaşmasına olanak tanır.


Dünya çapında koleksiyoneriniz var Devrim Erbil’de. Giclée’de durum ne?

Eserlerimizin dünyanın dört bir yanındaki koleksiyonerlere ulaşması süreci, hızlı ve etkileyici bir gelişme gösteriyor. Bu süreçte, Devrim Erbil isminin büyük bir rolü olduğunu kabul ediyoruz. Zaten birçok koleksiyonerin portföyünde yer alan Devrim Erbil eserlerinin arasında, bizim ürettiğimiz Giclée   baskı eserler de bulunuyor. Ancak, koleksiyonerlerin ötesinde, sanat eserine ilk defa yatırım yapmak isteyen kişilerin sanatla tanışmasına ve eser sahibi olmasına olanak tanıdığımızı düşünüyorum. Bu yaklaşımımız, Türkiye'deki sanata olan ilgiyi artıracağını ve sanat dolu ortamların çoğalacağını öngörüyoruz. Evlerde ve çeşitli mekanlarda büyüyen çocukların gelecekte sanata dair zevkleri oluşacak ve daha bilinçli bir sanat ortamının doğuşuna katkıda bulunacaklarını düşünüyoruz.


Dijitalizasyon yaşamın her alanında. Giclée ve dijital ilişkisini nasıl görüyorsunuz? Birlikte yükselme fırsatları bulacaklar mı sizce? Nasıl olur?

Günümüzde teknolojinin hızla gelişmesi ve hayatımızın hemen her alanına nüfuz etmesi, sanat dünyasını da doğal olarak etkiliyor. Teknolojinin sağladığı imkanlardan yararlanan birçok sanatçı, yaratıcı süreçlerinde bu araçlardan giderek daha fazla faydalanmaya başlıyor.


Sanatın ölüp ölmediği tartışmasına gelince, asıl mesele teknolojinin kullanım biçiminde yatıyor. Sanatı tehdit edebilecek en büyük faktörlerden biri, ilham almak ile kopyalamak arasındaki çizginin bulanıklaşmasıdır. İlham, yapay zeka da dahil olmak üzere, doğadan, hayattan, deneyimlerden veya duygulardan alınabilir ve bu ilham, yaratıcı bir süreçle dışa vurulabilir. Ancak, teknolojiyi sadece kopyalamak amacıyla kullanmak, sanatın özgünlüğünü ve dolayısıyla yaşamını tehlikeye atabilir.


Bu bağlamda, en önemli değer yaratıcı düşüncedir. Yaratıcılık, teknolojinin sanata sunduğu imkanlardan en verimli şekilde yararlanarak, yeni ve özgün eserler yaratma gücüdür. Bu yaratıcı güç korunduğu sürece, sanat, ticaretin ve yapay zekanın etkisi altında bile yaşamaya ve gelişmeye devam edecektir.


Dijital sanat, NFT, yapay zeka, vs. Teknolojinin son yıllardaki gelişimi yüksek sanatı öldürüyor mu sizce. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Dijitalleşmenin, hayatımızın her alanında giderek daha fazla yer kaplayacağını ve bizleri dijital bir dünyada daha fazla yaşamaya iteceğini düşünüyorum. Bu sürecin artık geri dönüşü olmayan bir aşamaya geldiğine inanıyorum. Özellikle yeni nesiller, dijitalleşmiş bu dünyada yaşamayı tercih ediyor ve bu eğilimin gelecekte de devam edeceğini öngörüyorum. Tabii ki, bu durum, dünyada radikal bir değişim olmadığı sürece, yani tüm elektronik ve dijital süreçlerin sona ermediği sürece geçerlidir.


Bitirirken son yorumunuz ne olacak?

Edindiğimiz bu deneyimler, son zamanlarda odaklandığımız rölyef etkisiyle zenginleştirilmiş Giclée  çalışmalarına temel teşkil etti. Mimarlık ve sanatın iç içe geçtiği projelerde, deneyimli bir ekip ile çalışıyoruz. Bir projenin başarısının, sanat eserlerinin projenin tasarım aşamasından itibaren düşünülmesi ve entegre edilmesiyle doğru orantılı olduğuna inanıyoruz. Bu bağlamda, Giclée  tekniğinin mimari projelerdeki kullanımının giderek artacağını ve bu sayede sanatın daha geniş bir alana yayılacağını öngörüyoruz.

Comments


bottom of page